‘Güvenlik’ ve ‘Yüzsüz’lük…
‘Güvenlik’ kavramı, egemenlerin dilinde ‘kendine özgü’ bir içerik taşıdı hep. İnsanların, doğanın, yaşamın güvenliği ile yönetenlerin, ‘şanslı’ sınıf ve zümrelerin güvenliği arasında tersine bir ilişki oldu.
Bir tarafın güvenliği diğeri için güvensizlik sayılınca, bu tersliğin ürettiği mücadeleler, katliamlar, trajedilerle doldu insanlık tarihi…
1937/38’de yaşanan ve yerelde ‘Tertele’ diye bilinen Dersim katliamı da ‘güvenlik harekâtı’ olarak geçti devlet arşivlerine. Terteleyi yaşayanlar açısından ise yitirilenlerin acılı anıları, yurtsuzluk ve sürgün hikâyeleriyle dile getirilen bu gerçeklik, hâlâ duyulan bir ‘güven(ce)sizlik’ hissinin de nedeni oldu. 83 yıl önce idam edilen Seyit Rıza ve arkadaşları da dahil, ‘özür dilenmeyen ‘Dersim’, bahsettiğimiz ‘güvenlik-güvensizlik’ sarkacının konusudur hâlâ.
Öyle ki o ‘sarkaç’ salınmaya devam ederken, Nobel ödüllü Dario Fo’nun eserinden uyarlanan tiyatro oyunu Bêrû (Yüzsüz) da yasaklanabilmekte. ‘Güvenlik’ sopasının değdiği yerde, ekmek gibi dil ve sanat da askıya alınıyor ama güvenli bir yaşam ve gelecek kurulamıyor maalesef… ‘Yüzsüz’ün yasaklanmasından Dersim 38’den aşina olduğumuz o malum yüzsüzlük doğuyor sadece!
İyi okumalar…