Kral Gudea’nın rüyası

BARIŞ AVŞAR

Kral, gördüğü rüyayı anlamamıştı. Ne yapacaktı? Tanrı ondan bir şey istiyordu. Bir şey yapmasını. Kendisi için bir ev, bir tapınak. Ama nasıl yapacaktı? Tanrı için ev yapmak kolay değil ki. Her eline geçenle yapamazsın. Malzemesi özel olmalı. İşçiliği hünerli olmalı. Şatafatlı olmalı bittiğinde. Nereden bulunacak gerekenler? Nasıl taşınıp getirilecek? Nasıl inşa edilecek?..

Sonra yine rüya gördü. Tanrıları ve tanrıçaları gördü. Bir tanrıça anlatacaktı ona yapacaklarını. O evi yapmazsa, yapamazsa olmazdı. Bunları gördüğüne anlata anlata yola düştü kral.

***

Ülkesindeki bütün tapınakları dolaştı önce. Bütün rahiplerle konuştu. Bu tapınak işi nasıl olacaktı?

Amanos dağlarından sedir ağacı, Lübnan’dan taş, Arabistan’dan bakır, Mısır’dan değerli madenler, Umman’dan diyorit nasıl alınıp getirilecekti? Bunlar gelse bile bina nasıl inşa edilecekti? Nerede yapılacak, kimler yapacaktı?

Elbette tanrılar yardım edecekti:

“doğru çoban Gudea,

sen benim için evimde hakikaten işe koyulduğunda

göğe nemli bulutlar için anımsatacağım/sesleneceğim,

böylece gökten bolluk size inecek”

Sümer’de, Lagaş şehrine evlilik yoluyla kral olan Gudea’nın iktidarının öyküsü içinde rüyasının rolü büyüktü. Tanrıların bütün ülke için sonsuz ‘bereket’ vaadini ortaya koyarak, tanrı Ningursu’nun istediği tapınağı yapabilmek hedefi ile örgütledi bütün devlet mekanizmasını.

Tapınak ziyaretleri rüyasının sırrını sorup öğrenmek için değildi. O ‘işin sırrını’ zaten çözmüştü. Din kurumunu, bütün tapınakları peşine takmalıydı öncelikle. Koskoca tanrıların rüyasına girdiği, aslında kendisi de bir ‘tanrı’ olan kralı hangi rahip böyle önemli bir görevde yalnız bırakabilir, destek vermezdi? Kutsandı kral, destek buldu. Madem ki tanrı bir ev istemişti, bunu da Gudea’ya söylemişti, evet mutlaka yapılmalıydı o tapınak.

***

Gudea aslında kral soyundan değildi. İyi hesap edilmiş bir evlilik sayesinde tahta çıkabilmişti. Soydan kral olmadığını unutturacak bir şey yapmalıydı o yüzden. ‘Dışardan’ olduğunu unutturacak bir büyük plan, onun yerini sağlamlaştırabilirdi. Bir ‘çılgın’ proje…

Rüyasıydı işte o plan. “Rüya tabir ettirdiği” rahipler arkasında yerlerini alınca sıra orduya geldi. Tanrıları, rahipleri ve krallığın bütün güçlerini peşine takıp gelmiş Gudea için askerler ne yapacaktı? O dönem bir kaç bin kişilik bir ordunun 80-90 kilometre uzağa sefere çıkması büyük olaydı. Henüz merkezden iaşe sağlayabilecek hızlı araçlar olmadığı için, köleleri ve hayvanları ile birlikte bir sonraki merkeze kadar yürümeleri ve orada yeniden düzen almaları gerekliydi. Böyle bir durumda yürünebilecek mesafe günde en fazla 20-30 kilometreydi. Buna göre sefer planları yapıldı. Ordu ne yöne gidecek? Ningursu’nun tapınağında yer alacak hangi malzemeyi, nereden, nasıl bulacak? Bulmak için hangi mücadelelere girişecek? Planlandı…

***

Gudea 20 yıllık iktidarı boyunca seferlere çıktı, savaştı, hammaddeleri, malzemeleri buldu, ‘tanrının evi’ne taşıdı, onu inşa ettirdi. Hatta tüm bu hikâyeleri ‘Gudea silindirleri’ denilen anıt yazıtlara yazdırdı. Bu silindirler şimdiye kadar bulunan en büyük çivi yazılı silindirlerdir. Sümer dilinde yazılmış en uzun metni taşırlar üzerlerinde; Gudea’nın rüyasını:

“Böylece ülkeye kuvvet verecek

ve böylece bir adam iki adam kadar çalışabilecek.

Gece ay ışığı, öğlen güneş bol ışık gönderecek

ve böylece gündüz senin için evi inşa edecek

ve gece senin için onu yükseltecek.”

***

Sadece tanrı Ningursu’nun istediği ‘evi’ olan tapınağı değil, o evi nasıl yaptığının hikâyesini de ‘anıt’ haline getirtmişti yani. ‘Bir adamı nasıl iki adam kadar çalıştırabildiğini’ anlattığı anıt! Onunla da kalmadı. Bugün, yirmiden fazlası elde bulunan heykellerini yaptırdı. Diyorit üstüne yazıtlarla bolca tarif ettirdi kendini, yaptıklarını heykellerinin altında harf harf. Ne kutlu bir ‘rüya’ görücü olduğunu ve bütün bir ülkeyi bu rüya uğruna peşine takabildiğini. Aslında gördüğü rüya kendi uzun ve güçlü iktidarını nasıl elde edebileceğini anlatıyordu. Rahipler, askerler, zanaatkârlar, köleler, bütün bir ülke nasıl bir tek adamın rüyasının peşine takılıp götürülecek? Tapınak bitirildikten sonra bu kez onun bitirilmiş olması nasıl yüceltilecek? Gudea nasıl güçlü kalacak? Bütün bir ülke bu biricik amaca bağlı olarak 20 yıl boyunca nasıl seferber edilecek?

***

‘Dışardan’ gelmiş bir kral olarak bütün bunları yapabilen ve iktidarı boyunca devam ettirebilen Gudea’dan sonra tahta gelenler onun kadar etkili olamadılar. Bir süre sonra da krallığı sönüp gitti. Ama Gudea, bütün bir ülkeyi sadece kendi iktidarının bekasını sağlamak için yaşamaya, uzun süre ikna edebilen ilk örneklerden biri olarak göçtü gitti dünyadan.

***

Kıssadan hisse: Krallar bazen halkların gözünü bağlayabilir. Onları sadece kendilerini görecek şekilde körleştirebilir. Rüyaya masal, masala efsane karıştırıp bunu uzun süre devam da ettirebilir. Doğal ömrünün sonuna kadar da bunu sürdürebilir…

Gudea’dan sonra onun yaptığını çok daha büyük ülkelerde, çok daha uzun süre yapabilenler de oldu. Bugün de olabilir, yarın da…

Halk, eğer uykusunda bile kendi rüyasını göremeyecek hale gelmişse tabii. Bir tek kişinin ikbalini kendi rüyası sanacak hale getirilmiş, o durumda sabitlenmişse. Ve kolunu sıkıp uyandıracak kimsesi de yoksa…

“O günde koluna ateşle dokunacağım

ve sen işaretimi bileceksin.

Gudea kalktı, o uykuydu,

o titredi, o bir rüyaydı.”

Not: Alıntılar bugün Louvre Müzesi’nde bulunan Gudea Silindirleri’ndendir.