VEDAT İLBEY
2023’ü de geride bıraktık işte, ‘yeni yıl kutlu olsun’ dilekleriyle…
Aynı dileklerle başlamıştık oysa; ‘eski’ yıllardan bakiye sitemi, şikayeti de içeren o rutin ‘değişim’ beklentileriyle…
2024’ü de yine aynı şekilde uğurlayacağız hiç kuşkusuz.
Bu hiç değişmeyen bir döngü…
“Dert değişmeden, değişmez tarih” demişti şair arkadaşımız Tevfik Taş, bir yılbaşı mesajında, ve eklemişti:
“Biliyorum dertlerin niteliği değişmeden, sorunlar değişmeden tarih değişmez; sadece takvim değişir…”
Evet, dertler değişmeden tarih de değişmiyor ve tabii ki bir örneğini burada tekrarladığımız ‘yeni yıl’ yazıları da!
Değişen takvim oluyor sadece…
***
2024’e girmiş bulunduk, ‘yeni yıl’a…
2023 eskidi mi peki?
‘Eski’ dediğimiz, yaşanmış olan mıdır sadece?
Ya da her yaşanmış olan, ‘eski’ sayılabilir mi?
Takvimsel bir zaman dilimi olmanın ötesinde, 2024’ü, daha yaşanmadan hem de, ‘yeni’ kılan ne?
Sorular çoğaltılabilir.
Ve her bir soru bizi, bu “eski yıl-yeni yıl” muhabbetlerinin sadece toplumsal yaşamı kolaylaştırıcı, pratik, takvimsel soyutlamalar olduğu gerçeğine götürür.
Oysa; yaşanmış, geçilmiş yıl değildir, ‘eskimiş’ olan.
‘Yeni’ olanın da yaşayacağımız zaman diliminden öte bir şey olması gerektir.
‘Eski’ ve ‘yeni’, insan hayatı içerisinde, insana bağlı olarak hep iç içedirler.
Eskiyen de yenilenen de insan ve insana dair ilişkilerin bizzat kendisidir.
‘Eski’ aşınıp eskirken, ‘yeni’nin dinamiklerini de bağrında üretip, taşıyor…
Ve yine; geçmişi üstlenmemiş bir ‘yeni’ de olmuyor…
***
Böyle de olsa, insan o pratik takvimsel soyutlamanın cazibesini bir kenara bırakamıyor yine de.
‘Eski’den muzdarip insan, ‘başka türlü bir şey’in özlemiyle ‘yeni’nin hayalini tazeler her defasında.
Giderek daha ağırlaşan, gelecek vaadi sunmayan, mutlu etmeyen, birilerince dayatılmış bu hayattan şikayet, ‘eski yıl’ dolayımıyla dile gelirken; bu hayatın değişebileceğine olan umut, çoğu zaman irasyonel de olsa, ‘yeni yıl’ dileklerinde yansır…
Umut etmek ve yeniyi anmak, aramak yaşama içgüdüsüyle de ilintilidir herhalde, hep vardır.
***
Toplumsal yaşamın her boyutunda, var olanın değişip dönüşmesinin veya hükümsüz kalmasının tam da merkezinde yeniyi arayan insan vardır.
Arayan insan aynı zamanda eşikleri aşan insandır da.
Ararken biriktirir, biriktirdikleriyle aşabilir.
Biriktirip aşmak ve ama unutmamak!
Unutkanlıkla malul bir arayışın biriktirmesi şüphelidir, geçmişsizlik üretmesi muhtemeldir.
Geleceğimizi biriktirip ‘yeni’yi ararken, unutmayacağız!
Hele belleksiz bir insan türünün yaratılmaya çalışıldığı günümüzde, unutmamak kulağımıza küpe olmalı hep.
İyiliği de kötülüğü de unutmayacağız!
Bize reva görülenleri, yitirdiklerimizi, tarihin önümüze çıkardığı ve fakat değerlendiremediğimiz fırsatları, hakkını veremediğimiz imkân ve olanakları… Hiçbirini unutmayalım.
Şunu hiç unutmayalım:
Aklımızı barış, demokrasi ve devrimle bozmaya devam ettiğimiz kadarıyla yeni yılımız da ‘kutlu’ olacaktır!
Pîroz be!