NEVZAT ONARAN
Hamidiye Alayları’ndan, 24 Nisan 1915’e ve Türk Kurtuluş Savaşı’na… Hedef Anadolu’yu İslamlaştırmak ve Türkleştirmekti. Gayri Türk ve gayri İslam milletlerin tasfiyesiyle Türkiye’nin demografik yapısı yüzde 99,9 İslamlaştırıldı. Oysa değil 1850’lerde, 1914’te bile Hristiyanların (ve Musevilerin) nüfus payı yüzde 20’ydi.
Türk Devleti’nin resmî kurucusu Mustafa Kemal’dir ama Abdülhamid ve İttihatçıların Talât’ı da görmezden gelinemez. Anadolu’yu İslamlaştırmak amacıyla Ermeni milletini (ve Hristiyanları) tasfiye politikasını temellendiren Abdülhamid’dir; seferber edilen de Hamidiye Alayları’dır. Talât, 1913-1914’ten ve Mustafa Kemal de 1919-1920’den itibaren Anadolu’yu İslamlaştırmak/Türkleştirmek politikasına aynen devam etmiştir.
1910’larda Ermenilerle birlikte, Rumlar ve diğer gayri İslam milletler de (Süryaniler vs.) hedef kapsamındadır. Bunun sonucu olarak 1914’ten 1923’e en iyimser tahminle 2,5 milyon Ermeni ve Rum canıyla-malıyla tasfiye edilmiş ve on binlerce mülküne çökülmüştür. Ardından Trakya da İstanbul da temizlenmiştir.
Böylesi politik birliğin ve devamlılığın sonucu olarak Türk Devleti’nin üç kurucusu, Abdülhamid, Talât ve Mustafa Kemal’dir. Talât, Abdülhamid’in ve Mustafa Kemal de Talât’ın yolundan gitmiştir.
Üçünün esas aldığı kurucu unsur, dinen Sünni İslam ve milleten Türk’tür. Bunun içindir ki en hakiki TC vatandaşı, Sünni-Türk’tür.
Dönemsel olarak Türk ve İslam’ın ‘sentez oranlarında’ farklılık vardır. Abdülhamid’e göre İslam-Türk ve Talât ile Mustafa Kemal’e göre de Türk-İslam’dı. Sentezdeki önceki unsur, sonrakine kıyasla baskındır.
Abdülhamid ve ‘İç Yeniden Fetih’
Türk milliyetçiliğinin 1912-1913 Balkan Harbi sonrasının politik hareketi olduğunda fikir birliği vardır. Bu tespite şüpheyle yaklaşmaktayım; Osmanlı devlet egemeninin ne olduğu belli değilmiş gibi bir anlatımın, kanlı tarihi perdelemenin ötesinde bir anlamı yoktur.
Osmanlı da İngiltere ve Rusya gibi bir sömürgeci imparatorluktu. Sünni İslamcıların ve Türkçülerin Osmanlı’nın öyle olmadığı iddiası gülünçtür. Osmanlı’nın merkezî diliyle fethettiği ve literatür açısından işgal ettiği her karış toprağın demografik yapısı egemene göre değiştirilmiştir. “Osmanlı’nın hoşgörüsü” söylemi laf salatasıdır.
1461’de işgal edilen Trabzon’un nasıl Sünni İslamlaştırıldığıyla ilgili Heath W. Lowry’in doktora tezine bakmak yeterlidir.
Bugünün Balkanlar’da İslam adacığı konumunda olan Bosna 1463’te ve Hersek 1483’te işgal edildiğinde, büyük olasılıkla Hristiyan’dı. Zamanla Bosna ve Hersek de Trabzon gibi İslamlaştırıldı.
Zaten Osmanlı’da egemen/hâkim millet İslam, mahkûm millet ‘ötekiler’ olarak sınıflandırması her şeyin yalın ifadesidir.
17. yüzyıldan itibaren yeni sahalar işgal edemeyince tıkanan Osmanlı Saray sisteminin 19. yüzyıldaki varlık-yokluk derdi, ayağa kalkan sömürge milletlerdi.
Tanzimat’a ‘Türk modernizmi’ denilerek aktarılması da esasın perdelenmesidir. Çünkü Tanzimat, Osmanlı bürokrasisinin, ayağa kalkan Hristiyan milletlerini düzen içinde tutmanın politikasıydı. Tanzimat’la, hâkim ve mahkûm millet ‘ötekiler’ ayrımı kaldırıldı ve eşitlik hedeflendi. Böylece Saray’ın kulu olan Osmanlı bireyi, ‘Osmanlı vatandaşı’ olarak kabul edildi. Bunun gereği Osmanlı Vatandaşlık Kanunu 1869’da yürürlüğe kondu.
Her şeye rağmen Osmanlı Saray sisteminin idari, mali, askerî krize karşı ‘çözüm’ politikası yeterli olamadı ki 1875’te maliyesi iflas etti. Ve 1878’de Osmanlı-Rusya Savaşı’nın ardından Balkan milletleri de zincirini kopardı. İlk koparansa 1821’de Mora’ydı.
Abdülhamid’in Balkanlar için yazdığı beyanı yeterlidir: “İdaresi güç olan ve millî gücümüzü yiyip bitiren Balkan devletlerini [milletlerini] kaybetmiş olduğumuza üzülmüyorum. Ne kadar küçülür, teksif olursak o kadar kuvvetlenir ‘hastalık’tan kurtuluruz. Dâhilde kuvvetlendiğimiz gün, Avrupa devletleri, o kadar alay ettikleri ‘hasta adam’ın iyileşip, kuvvetli adam hâline geldiklerini göreceklerdir.”
19. yüzyılın son çeyreğinde, Hristiyan milletlerden gayrı Sarayın dindaşı/İslam milletleri Araplar, Arnavutlar ve Kürtler de ayaktadır. 1880’de Ubeydullah hareketi sonrasında, 1898’de Kahire’de Kürdistan adında gazete bile yayımlanmıştır.
İslam milletlerden askerî eleman yetiştirmek amacıyla Aşiret Mektepleri de 4 Ekim 1892’de açılmıştır.
Osmanlı’da Hristiyan ve İslam milletler ayağa kalkmış ve milliyetçilik kasırgası eserken, sadece Türklerin hâlen uyuduğu anlatımı, sömürgecilik ilişkisini ve Abdülhamid’in İslamcı politikasını maskelemenin ötesinde bir anlamı yoktur.
Türk milliyetçiliği, devlete/Saray’a egemen milliyetçilik olduğu için perdelenmektedir; yapılan da budur. Benzer durum 1910’lar için de geçerlidir.
Zaten o yıllarda Türk bilinmez de değildir. 1850 sonrasında Türkçe dili ve Türk tarihi özelinde yayınlar artmıştır. Şerif Mardin, dönemi “Kültür Türkçülüğü” olarak tanımlamıştır. Ve Türkçe, 1876 Anayasası’nın resmî dilidir (madde 18).
Türkçülüğün kültürü, politikasını da üretmemiş olamaz!
19. yüzyılın son çeyreğinde Halife Abdülhamid bir yandan “İslam, İslam” diye feryat figan ederken, öte yandan devleti de yapılandırıyordu. Dönemi analiz eden François Georgeon, Abdülhamid’in Anadolu’da ve Arap vilayetlerinde, devleti merkezileştirmek ve bütünleştirmek amacıyla “iç yeniden fetih” hareketine giriştiği tespitinde bulunmuştur. Sonrasını anlamayı kolaylaştıracak önemli bir tespittir.
Anadolu’yu ‘yeniden’ fethinde, öncelikli hedef millet Ermenilerdi.
Ara not: Koçgiri harekâtını unutmadan 1920’ler ortasından itibaren üç umumi müfettişlikle kolonyal sistem oluşturulan Şark’ta, Islahat Planı Harekâtı da aynı türdendi; ‘iç yeniden fetih’ harekâtıydı.
1878’de Berlin’de imza attığı antlaşmanın gereği olan Ermenilerle ilgili reformu yapmayan Abdülhamid, 1894’te Sasun’u ve 30 Eylül 1895’te 1’inci maddesi “can ve mal güvenliği” olan talepler listesini Babıali’ye sunma yürüyüşünü bastırmasının ardından, 17 Ekim 1895’te Ermeni ıslahat paketini imzaladı. Fakat imzanın mürekkebi kurumadan, Sünni Kürt aşiretlerden teşkilatlandırdığı Hamidiye Alaylarını seferber etti.
Birine göre 64-65 ve diğerine göre 55 alay sahadadır. Şeyh Said hareketi gerekçesiyle 1925’te idam edilen Cibranlı Halit’in aşiretinin de üç alayı vardır.
Le Figaro, 1896-1897 yıllarında, 300 bin Ermenin imha edildiğini yazdı.
300 bin Ermeni’nin öldürüldüğü abartılı bulunsa da hedefe yaklaşılmıştır, Ermeniler can pazarındadır. Selim Deringil’in çalışmasından okuyoruz ki, bu yıllarda Ermeniler, canını kurtarmak için değil birey, köy köy İslamlaşmıştır. Ermenileri ‘iç yeniden fetih’ harekâtı, Türk Devleti’ne giden yoldu.
Abdülhamid, ne yaptığını bilmektedir: “Ermeni katliamı gibi halkın içinden doğan infiale karşı, hükümetimizin kudretsiz olduğu […]”
Beş yıl öncesinden Abdülhamid’in ne yapacağının şahidi de vardır. Macaristan’dan Türkolog Arminius Vambery, bizzat ağzından duyduğunu raporlaştırdı: “Yakında Ermeni meselesini halledeceğimi söylüyorum size. Onlara öyle bir tokat atacağım ki canları yanacak ve ihtilalci hırslarından vazgeçecekler.” Ne tesadüf, iki gün sonra da Hamidiye Alayları [1891] kurulmuştur.
“Hâkim millet biz Türkler” diyen Abdülhamid, Anadolu’yu İslamlaştırmak için kime ne yaptırdığını da bilmektedir: “Rumeli’de ve bilhassa Anadolu’da Türk unsurunu kuvvetlendirmek ve her şeyden evvel de içimizdeki Kürtleri yoğurup kendimize mal etmek şarttır.”
19. yüzyıl sonunda hedefe ulaşılmıştır: Osmanlı nüfusunu analiz eden Kemal Karpat, 1900’lerde kimliğin Türk olarak netleştiğini yazmıştır.
İttihatçılar Abdülhamid yolunda
İttihat ve Terakki, Abdülhamid’in istibdadına karşı Ermeni devrimcilerle birlikteydi. 1913 Ocak darbesiyle iktidarın tek partisi olarak devrimci çizgisinden uzaklaşan İttihat ve Terakki, Abdülhamid’in Anadolu’yu İslamlaştırmak için Ermenileri (ve Hristiyanları) tasfiye politikasının takipçisi olacaktır.
1908 Temmuz sonrasında İttihat ve Terakki ile Taşnaktsutyun’un (Ermeni Devrimci Federasyonu) Ermeni sorunu müzakeresi umutlu başlarsa da sonuç hüsrandır.
Tarık Zafer Tunaya’ya göre, İttihat ve Terakki, “1911’den itibaren programını Türkçüleştirmiş” ve Sadrazam Mahmut Şevket’in (12.6.1913) öldürülmesinden sonra, “Osmanlıcılıktan Türkçülüğe kaydırdığı ideolojisi de tektir ve resmîleşmiştir.”
Ekim 1913’teki kongrede adem-i merkeziyeti (yerinden yönetimi) reddettiğini programına yazan İttihat ve Terakki, sonraki kongre raporunda “Türkçü ve devletçi” olduğunu da beyan etmiştir.
Politikasında değişikliği 1913’ten itibaren netleştiren İttihatçılar, hükümet olarak 8 Şubat 1914’te Ermeni reform paketini imzalamıştır ama Abdülhamid gibi imzasına sahip çıkmamıştır.
Ermenilerden önce Rumlar hedefteydi. 1913 sonu ve 1914 başında İttihatçı hükümet, İslam muhacirlerini Ege ve Marmara kıyısına iskânı için bölgedeki Rumları kovaladı. Celâl Bayar, Rumların Ege’den temizlenmesinde neler yapıldığını detaylı yazmıştır.
Osmanlı-Almanya ittifak antlaşmasının imzalandığı 2 Ağustos 1914’ten itibaren hedefte Ermeniler vardır.
Ağustos 1914-24 Nisan 1915 dönemini özetliyorum:
1- Seferberliğin ilanıyla 5 Ağustos’ta her milletten Osmanlı gibi 45 yaşına kadar olan tüm Ermeni erkekleri de askere alındı.
2- 6 Eylül 1914 tarihli şifreyle Ermeni milletinin liderlik yeteneği olanlar izlenmeye başlandı.
3- Eylül 1914’ten itibaren yazışmaların dilinde düşmanın öznesi, Ermenilerdi.
4- Altı ay sonra 28 Şubat 1915’te nazır Talât’ın resmî beyanı: “Ermeniler, iç düşmandır.”
5- 11 Kasım’da harbe giren Osmanlı, 4 Ocak 1915’te Sarıkamış’ta Rusya’ya yenildi.
6- Kasım’da Bitlis, Erzurum ve Van valisinin nazır Talât’la yazışmasında “Ermenilere ne yapılacağında” irade birliği sağlandı.
7- 1 Aralık 1914’te Erzurum valisinin şifresinden öğreniyoruz ki, İttihat ve Terakki Merkez-i Umumi “Ermeni ihtilalinin önüne geçmek” amacıyla aldığı karar, Van ve Bitlis’e iletildi: Ermeniler toprağından kovalanacaktır.
8- 25 Şubat 1915’te Ermeni askerler silahsızlandırıldı.
9- 4 Mart 1915’ten itibaren geçici kanunla mahkûmlardan çeteler oluşturuldu ve cepheye sürüldü. Altı yıl sonra bu mahkûmlar, TBMM kanunuyla affedildi.
10- 19 Nisan’da Erzurum Valisi Tahsin [Uzer], Van ve Bitlis valiliklerinden aldığı bilgiyi değerlendirdi: Van’da Ermeni ihtilali başladı. Ermeni meselesi halledilmelidir.
11- 16/17 Mayıs’ta Rus işgali öncesinde Van, Kayseri, Diyarbakır, Elazığ, Maraş, Adana, Eskişehir, Urfa, Samsun, Edirne’den gelen raporlardan anlaşılıyor ki devletin saha hâkimiyeti tamdır.
12- Van’da 3. Ordu’ya göre, şehirde sıkıştırılan Ermenileri tasfiye edecek askerî güç vardır. Rusya, 19 Mayıs’ta Van’ı işgal etti.
Zafer bekleyen İttihatçı hükümet, Rus işgalinin ardından “iç düşman”da yoğunlaştı.
Osmanlı’nın hiçbir evrakında, Ermeni isyancıların kontrolünde olup devlet gücünün giremediği sahadan bahsedilmez; devlet her yerde hâkimdir!
Talât: Öncelikli hedef liderler!
24 Nisan 1915’te öncelikli hedef, Dâhiliye Nezareti’nin 6 Eylül 1914 tarihli “Ermeni liderleri takip et.” şifresiyle izlenenlerdi. Dâhiliye Nazırı Talât ile Harbiye Nazırı Enver’in hazırladığı 24 Nisan şifresi, Abdülhamid’in 1890’larda başlattığını tamamlamanın temel adımıydı.
Şifre Erzurum, Edirne, Ankara, Bitlis, Diyarbekir, Trabzon dâhil pek çok vilayete gönderildi. Hedeftekiler liderlik yeteneği olan Ermenilerdi. Devamı şifrelerden anlaşılıyor ki bir plan-program icra ediliyordu; o kadar detaylıydı ki Ermeniler, sadece yerinden yurdundan edilmedi; malına ve mülküne de el kondu.
Şifrede verilen emir:
1- Sosyal Demokrat Hınçak Partisi, Taşnaktsutyun ve diğer partilerin bütün şubeleri derhâl kapatılacaktır.
2- Parti şubelerindeki bütün evraka ve vesikalara el konacaktır.
3- Parti yöneticileri, Ermenilerin önde gelenleri, bilinen önemli Ermeniler hemen tutuklanacaktır.
4- İkametlerinde oturmaları sakıncalı görülenler gözaltına alınacak ve firarlarına imkân verilmeyecektir.
5- Bazı mahallerde silah aramasına başlanılacaktır.
6- Her türlü ihtimale karşı ilgili kumandanlarla görüşülecek ve derhâl uygulamaya geçilecektir.
7- Evrak ve belgeleri inceleme ve araştırma sonucunda tutuklanan şahıslar Divanı Harplere sevk edilecektir.
8- Kaç kişinin tutuklandığı bildirilecektir.
Hitler de 24 yıl sonra aynı adımı atmıştır. 12 Ekim 1939’da Polonya Genel Valisi Hans Frank’a şu emir verilmiştir: “Polonya’da liderlik yeteneği olanlar tasfiye edilmelidir.” Bunun gereği 3.500 Polonyalı aydın imha edilmiştir.
Yakalama furyasına İstanbul’dan başlandı, yüzlerce Ermeni tutuklandı, Çankırı ve Ayaş’a sürüldü. Ermenilerin toplumsal önderi partili-partisiz yazarı, gazetecisi, doktoru, mimarı, mühendisi, müzisyeni her ne varsa tutuklanmış ve sürülmüştür; çoğundan da haber alınamamıştır.
Bir evraka göre İstanbul’da 610 kişi tutuklandı, tek tek isimleri bellidir.
Nesim Ovadya İzrail’in çalışmasına göre, İstanbul’da Ermeni aydınlardan 250’si tutuklandı ve bunların 158’i Çankırı’ya ve 92’si Ayaş’a sürüldü: 174’ü öldürüldü. 1908 sonrasında Mebusan’a seçilen 22 Ermeni mebustan 6’sı (Krikor Zohrab, Hovhannes Serengülyan (Vartkes), Dr. Nazaret Dağavaryan, Isdepan Çıracıyan, Onnik Tertsakyan (Arşag Vramyan) Dr. Garabet Paşayan) öldürüldü, Hampartsum Boyacıyan da idam edildi.
Diğer kentlerdeki operasyon hakkında bilgimiz yok denecek kadar azdır.
Sosyolog Michael Mann’in analizine göre, liderlik yeteneği olanların tasfiyesi, siyasikırımdır; 1965-1966’da Endonezya’da askerî diktatörlük 500 bin komünisti öldürmüştür.
24 Nisan da bir siyasikırımdır; liderlik yeteneği olan Ermeniler imha edilmiştir.
Dersim’de de böyle olmuş, liderlik yeteneği olanlar tasfiye edildikten/siyasikırımdan sonra, 1938 Devletin Dâhili Harbi planlanmıştır. Liderlik yeteneği olanlar listelenmiş, teslim olmaları istenmiş, kimisi yakalanmış, kimisi öldürülmüş ve 15 Kasım 1937’de Seyid Rıza’nın yoldaşlarıyla idamı sonrasında ‘1938 harbi’ hazırlığına başlanmıştır.
Ermeniler, 27 Mayıs 1915 tarihli Tehcir Kanunu ile kitlesel olarak sürülmeye başlanmıştır. İddia edildiği gibi sadece Rusya ile savaş bölgesinden değil; İzmit’ten, Kastamonu’dan, Edirne’den, Ankara’dan ve Bursa’dan da sürülmüştür.
Genelkurmay çalışmasında 413.067 ve nazır Talât’ın özel defterinde 924.158 ve valilik raporlarında 422.758 ve 17 Aralık 1916’da Sadrazama sunulan evrakta 702.900 Ermeni’nin sürüldüğü yazıldı. Yapılan, literatürdeki tanımla bir sürgün değildir; Ermeniler millet olarak Suriye çölüne kovalanmıştır.
26 Eylül 1915 tarihli kanun, bazı talimatnameler ve şifrelerle, kovalanan Ermenilerin ve diğer milletten olanların malına-mülküne devlet adına el konmuştur. Malların transferi ve tapulama işlemlerine 1920’lerde de devam edilmiştir.
Talât, Abdülhamid’in başlattığını tamamladığını, İttihatçıların iki önemli şahsiyeti Cavid’e (“Acı şey, uykuma giriyor, fakat memleket için zarûrî idi.”) ve Halil Menteşe’ye (“İnsan yüreğinin dayanacağı bir şey değil, fakat ben onlara yapmasaydım, onlar benimkine yapacaktılar.”) söylemiştir. Cavid’e göre, “Ermeni vilayetlerinde” yapılanlar imhaydı.
1915’te, 24 Nisan’dan itibaren neler mi yapıldı Ermenilere?
1- Yerinden yurdundan kovalandı ve can pazarında kalan da Sünni İslamlaştı.
2- Malına, mülküne el kondu.
3- Tarihî ve kültürel varlığı imha edildi.
Üç maddelik fiil, soyu kırmak değilse nedir?
NOTLAR
1 Abdülhamid dönemi okumalarımdan, İslam-Türk sentezini, Özgür Üniversite’de (14 Aralık 2022) ve
Sosyal Araştırmalar Vakfı’nda (31 Mart 2023) yaptığım sunumda ‘İslamcı-Türkçü temel’ olarak aktarmıştım. Evveliyatında da kullanıldığını yakında okudum: İletişim’in Tanzimat ve Meşrutiyet’in Birikimi’nde Mehmet Ö. Alkan makalesinde ‘İslam-Türk Sentezi’ üzerinde durmaktaydı. (Mehmet Ö. Alkan, Resmi İdeolojinin Doğuşu ve Evrimi Üzerine Bir Deneme, İletişim’in Tanzimat ve Meşrutiyet’in Birikimi’nde, cilt:
1, İletişim Yayınları, İstanbul-2017, s. 377-401.)
2 Heath W. Lowry, Trabzon Şehrinin İslamlaşma ve Türkleşmesi 1461-1583, çeviren: Demet ve Heath Lowry, 3. basım, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul-2005, s. 13-19, 23-24, 26, 29, 36-47, 55-64, 78, 98-100, 117, 137-139, 141-145.
3 Sultan Abdülhamit Siyasi Hatıratım, 3. baskı, Dergah Yayınları, İstanbul-1975, s. 101.
4 https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%BCrdistan_(gazete) (erişim, 7.2.2024).
5 Şerif Mardin, Türk Modernleşmesi, 28. baskı, İletişim Yayınları, İstanbul-2021, s. 94, 289.
6 François Georgeon, Sultan Abdülhamid, çeviren: Ali Berktay, 6. baskı, İletişim Yayınları, İstanbul-2020, s. 365-370.
7 Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Belge Yayınları, İstanbul-1976, s. 329-355, 479-484; François Georgeon, age, s. 371-375, 397-415.
8 Janet Klein, Hamidiye Alayları, çeviren: Renan Akman, 2. baskı, İletişim Yayınları, İstanbul-2014, s. 49; Mehmet Rezan Ekinci, 1897 Tarihli Hamidiye Süvari Alayları Taksimatı, e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi, cilt: 9, sayı: 2 (18), Kasım-2017, s. 703-724: Ahmet Kahraman, Kürt İsyanları, Evrensel Basım Yayın, 2. basım, İstanbul-2004.
9 Orhan Koloğlu, Avrupa’nın Kıskacında Abdülhamit, 7. baskı, İletişim Yayınları, İstanbul-2021, s. 181-183.
10 Selim Deringil, İhtida ve İrtidad, çeviren: Ayşen Anadol-Taciser Ulaş Belge, İletişim Yayınları, İstanbul-2017, s. 281-340.
11 Sultan Abdülhamit Siyasi Hatıratım, s. 82.
12 Joan Haslip, II. Abdülhamid, çeviren: Eşref Özbilen, Profil Yayıncılık, İstanbul-2008, s. 255, 270; François Georgeon, age, s. 367, 387-388, 393.
13 Sultan Abdülhamit Siyasi Hatıratım, s. 73, 120-121.
14 Kemal H. Karpat, Osmanlı Nüfusu (1830-1914), çeviren: Bahar Tırnakcı, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul-2003, s. 22-24, 29-30.
15 Dikran Mesrob Kaligian, Taşnaklar ve İttihatçı-
lar, çeviren: Deniz Mutlu Taşyürek, Aras Yayıncılık, İstanbul-2017.
16 Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, cilt: 1 ve 3, İletişim Yayınları, İstanbul-1998 ve 2000, s. 43, 401 ve 287, 728.
17 Tarık Zafer Tunaya, age, cilt: 3, s. 293-295.
18 Celâl Bayar, Ben De Yazdım, Millî Mücadeleye Giriş, cilt: 5, Sabah Gazetesi Kitapları, İstanbul-1997, s. 103-124.
19 BOA, HR. MA, 1105/7, 5.8.1914, Osmanlı Belgelerinde Birinci Dünya Harbi, cilt: 1, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, İstanbul-2013, s. 28-29.
20 BOA-Katalog, DH.ŞFR, 44/200, 28 Ağustos 1330 (6.9.1914).
21 BOA’dan aktaran Tehcire Giden Yol, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Yayın no: 142, İstanbul-2016, s. 59-221.
22 BOA, DH. ŞFR, 50/127, Osmanlı Belgelerinde Ermenilerin Sevk ve İskânı, 1878-1920, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara-2007, s. 110-111.
23 BOA’dan aktaran Tehcire Giden Yol, s.74, 79-83, 86-89; BOA-Katalog, DH.ŞFR, 46/303-1 ve 47/236.
24 BOA, DH.ŞFR, 451/62, Tehcire Giden Yol, s. 90-91.
25 Kâmuran Gürün, Ermeni Dosyası, Türk Tarih
Kurumu Yayınları, 3. baskı, Ankara-1985, s. 212; BOA, DH.EUM.MEM, 62/8, Tehcire Giden Yol, s. 162.
26 19 Şubat 1330 tarihli muvakkat kanun, MMZC, devre: 3, cilt: 1, sene: 2, s. 185-186; 14.7.1921 tarih ve 135 no’lu kanun, TBMM ZC, devre: 1, cilt: 11, s. 261-273 ve Fihrist-s.2.
27 BOA, DH.ŞFR, 468/24, 19.4.1915, Tehcire Giden Yol, s. 209.
28 BOA, DH.EUM.2.Şb, 7/21, Osmanlı Belgelerinde Ermenilerin Sevk ve İskânı, s. 141-150.
29 Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi Kafkas Cephesi 3’üncü Ordu Harekâtı, cilt: 1, Genelkurmay Basımevi, Ankara-1993, s. 567, 592-597, 682.
30 BOA, DH.ŞFR, 52/96, 97 ve 98.
31 William L. Shirer, Nazi İmparatorluğu, cilt: 2, Çeviren: Rasih Güran, Ağaoğlu Yayınevi, İstanbul-1968, s. 1018-1026.
32 BOA, DH.ŞFR, 52/102; DH.ŞFR, 52/255 ve
DH.EUM.2. Şb, 10/73, Osmanlı Belgelerinde Ermenilerin Sevk ve İskânı, s. 127-132, 232-238.
33 Prof. Dr. Yusuf Sarınay, 24 Nisan 1915’te Ne
Oldu?, İdeal Kültür Yayıncılık, İstanbul-2012, s.
263-322.
34 Nesim Ovadya İzrail, 24 Nisan 1915 İstanbul, Çankırı, Ayaş, Ankara, 2. baskı, İletişim Yayınları, İstanbul-2014, s. 227-233, 237-564.
35 Michael Mann, Demokrasinin Karanlık Yüzü, çeviren: Bülent O. Doğan, İthaki Yayınları, İstanbul-2012, s. 20-22, 130-207.
36 Genelkurmay ATASE, Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri, 1914-1918, cilt: 1, Genelkurmay Basımevi, Ankara-2005, s. 147.
37 Murat Bardakçı, Talât Paşa’nın Evrak-ı Metrûkesi, Everest Yayınları, İstanbul-2008, s. 76-77.
38 Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Ermeni Tehciri, Babıali Kültür Yayıncılığı, İstanbul-2004, s. 95-96.
39 Kâmuran Gürün, age, s. 223.
40 Cavid Bey, Meşrutiyet Ruznâmesi, cilt: 3, hazırlayan: Prof. Dr. Hasan Babacan, Servet Avşar, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara-2015, s. 135; Halil Menteşe’nin Anıları, Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul-1986, s. 216.