22. SAYI ÇIKTI!

Halkının belleği, ‘ispat’ neferi…

29 Ekim 1923’te kurulan cumhuriyet, öncesindeki bütün aksi vaatlere karşın ‘Türklük’le tanımlanmış bir ulus-devlet parantezine hapsetti toplumu. Farklı ulusal, kültürel gerçeklikler, diller yok sayıldı. Tarihsel olarak ileri bir aşama olan burjuva cumhuriyeti, katı bir sınıf egemenliği ve emekçi düşmanlığının yanında asimilasyon, inkâr ve milliyetçilik politikalarıyla yol almaya çalışmanın krizini, açmazını yaşadı hep. Gelinen yer ortada. Cumhuriyetle dinci siyasal üst tasfiye edildi iddiasının bugünkü iktidar gerçekliğinde düştüğü ironik durum yeterlidir.

Kürtler de inkâr edilenlerden ola geldi. Bu topraklarda kurulmuş hegemonik siyasal denklemler hep Kürtlerin ‘görünmezliği’ üzerinedir. “Kürtler vardır” lütufkârlığı da gerçeği değiştirmiyor. Bugünkü koşullarda, “Kürt vardır ama Kürt sorunu yoktur” demek, Kürdün inkârının sürdürülmesinin bir başka biçimidir. Yüz yıla bir adım kala vaziyet budur.

Sosyal-siyasal varlığını, kimliğini ‘görünür’ kılabilmek, kendisini ‘ispat’ etmek ise Kürtlere kalmıştır. ‘İspat’ uğraşı siyasal mücadeleden ibaret değildir. Dili, kültürü, edebiyatı, müziği, folklorü, tarihiyle bir başka mücadele alanı da vardır. Dosya konumuz Mehmet Bayrak, bu mücadeleye hasrettiği 50 yıllık yazın hayatıyla bir ‘ispat’ neferidir. Sadece Kürtlerin değil, Alevi- Kızılbaşların, kadınların, ezilen sınıfların yanında saf tutmuş, bir bellektir. Halkının belleğidir. Yaptığı, tarihsel süreç içerisinde kah birikerek kuşaklar boyunca aktarılan, kah çözülerek unutulmaya yüz tutan kültürel değer ve varlıkların envanterini tutmak değildir sadece. Bunu da içermek üzere tarihe yönelimi ve deyim yerindeyse kültürel arkeolojiyi asıl olarak gelecek yürüyüşünde halkın hizmetine sunmaktır. Büyük iştir, büyük mücadeledir. Emekleri için teşekkürler…

İyi okumalar…