Düzen siyaseti ve ‘en alttaki’nin laneti!
‘Siyaset, sorunları çözmek için yapılır’ sözünün karşılığının kalmadığı bir dönemden geçiyoruz. ‘Düzen siyaseti’ diye tanımlayabileceğimiz egemen siyaset düzlemi bakımından, hiç bir sorun alanında çözüm esaslı olunamıyor. Bilakis, toplumsal yaşamın her boyutu, her unsuru birer sorun haline getiriliyor. Sorunlar zincirine eklenen halka sayısı giderek artıyor, hayatımızı kuşatan zincir uzadıkça uzuyor.
Kürt sorunu da bu zincirdeki değişmez yerini koruyor elbette. Soruna dair, seçim odaklı olduğu herkesçe bilinen ‘Açılım’ söylemleri de bu gerçeği değiştirmiyor. Artık ezberlenmiş bu son araçsallaştırma mesaisinin öncekilerden farkı, çok daha eklektik ve içi çok daha boş oluşudur. ‘Açılım’ rivayet ediliyor ama neyin ‘açılacağı’ konusunda bir ipucu yok. Kiminle ne konuşulacağı, neyin çözüleceği konusunda demogojik vaatlerde bile bulunulamıyor.
Kayyımlarla yönetilen, demokratik siyaset yollarının tıkandığı, bir dönemin emekleriyle var edilmiş farklı alanlardaki kurumsallaşmaların tasfiye edildiği, bırakın anadiliyle eğitimi, anadil öğrenim imkânlarının bile yok edildiği, Kürtçe sokak, cadde, park isimlerinin değiştirildiği, malum üç renk histerisinin yeniden nüksettiği, Kürt çocuklarının sanatın ve edebiyatın hayata güzellik ve zenginlik katan boyutlarını anadillerinde izleyip öğrenemediği bölge gerçeğine dair söylenen hiç bir şey yok.
Kürt sorununu bu çözümsüzlüğün girdabına sokan da, insanları iflah olmaz bir açlık ve sefaletin pençesine terkeden de sorun üreten egemen siyasettir. Sertaç Kayar’a ait kapak fotoğrafındaki pamuk hasadında çalışan mevsimlik tarım işçisinin bakışında, bu siyasetin ve bu siyasetle yönetilmenin yansımasını da görürüz sanki: ‘En alttakiler’in laneti!
Hiç bir seçim hesabına sığmayacak bir hesaplaşmanın da alameti gibidir bu.