29. sayı çıktı

Değişen hayat, değişmeyen boyunduruk!

Bir yıl daha geride kaldı. Takvimler 2023’e ayarlandı. Geçen günler, yaşanacaklarla birlikte ‘2023’ ile tarihe düşülecek şimdi. Zaman çok hızlı akıyor deniyor ya. Doğrudur. Gelişen teknik, insanın hayatını kolaylaştırıcı unsurlarıyla birlikte, zaman kavramının hız ayarlarıyla da oynuyormuş gibi. Günlük yaşamlarımızda hızla değişen ne çok şey var… Ama bütün bu gelişim ve değişim hızına rağmen, “yeni yıl bir öncekine benzemesin” temennileriyle bitiriyoruz geçtiğimiz her yılı. Bir yandan hayatı kolaylaştıracak olanaklar silsilesi, diğer yandan bu olanaklar içinde daha da zorlaşan insan hayatları. Bir yandan insan yaşamına eklenen yeni boyutlar ve diğer yandan da her bir boyutun büyük bir hızla biriktirip insanın omuzlarına yüklediği amansız yükler… Bu acayip çelişkiyi yaratan şey nedir peki? Toplumsal yaşam sözkonusu olduğunda, bütün değişimlere karşın değişmeyen şey neyse o! Yani? Üretim ve bölüşüm mekanizmalarındaki ana eksen değişmeyip servet ve sefalet arasındaki uçurum derinleştikçe, her türden “efendi” zümresinin tahakkümü devam ettikçe, çoğalan imkân ve olanaklar ile zorlaşan hayat arasındaki çelişki de sürecektir. Bu çelişkiyi üreten mekanizma kendiliğinden işlemiyor elbette. Devlet ve siyasal iktidarlar halinde örgütlenmiş koruyucu ve yürütücüleri var. İdeolojik-kültürel hegemonya araçları da dahil, alt/ üst yapılarıyla birlikte koca bir çark… Değişmeyen, bu çarktır. İnsanın değişen hayatı da işte bu ‘değişmeyenin’ boyunduruğunda kıstırılıp kalıyor. Dosya sayfalarımızda yansıttığımız gibi, yüz yıldır çözüm bekleyen bir sorunu 2023’e girerken yeni siyasal/askeri operasyonlar bekliyor olması değişmeyen çarkın eseridir. Bundandır ki, uygarlık beşiği Paris’te Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi’ne yapılan saldırıda katledilen üç insanımızın alın yazısında da ilk bu çarkın imzasının aranması boşuna değil. Yine, 12 Eylül’ün karanlığında Kürt ve Kürtçenin durumuna dair yazılmış ‘Kamber Ateş Nasılsın?’ öyküsünü yıllar sonra resimleyen ressam Burhan Kum’un dediği gibi: “Kamber Ateş nasıl mı? Nasıl olsun? Hâlâ değişen bir şey yok, hâlâ tutsak, dili hâlâ yasak!” O malum çarkın değişmesi dileğiyle…

İyi yıllar…