ADNAN FIRAT BAYAR*
“Més que un club”… Dünyanın en gözde futbol kulüplerinden biri olan FC Barcelona’nın stadında yazılı olan bu Katalanca slogan “Bir futbol kulübünden fazlası” demek.
İspanya’da Katalonya özerk bölgesinin başkenti olan Barcelona’nın bu futbol takımı, aynı zamanda İspanyol faşizmine ve bilhassa diktatörlük döneminin faşist siyasetine karşı bir duruşu da ifade ediyor.
144 binden fazla üyesi olan kulüp, bu üyelere aittir. Yani kulübe üye olanlar aynı zamanda kulübün sahibi.
Öğrenebildiğimiz kadarıyla Katalan olmayanları üye yapmıyorlar. Barcelona’ya üye olmak, basitçe bir form doldurmaktan ibaret değildir. Başvuru sahipleri, mevcut bir Barcelona üyesiyle ailevi bir bağı olduğunu kanıtlamalı veya bağlılık kartı sahibi olarak bir deneme süresine tabi olmalıdır.
Futbolun olağanüstü gösterişli ve mücadele dolu dünyasında, Katalan gururunu temsil eden Barcelona’nın hikâyesine benzer yeni bir hikâyeye şimdi hepimiz son yıllarda Amedspor üzerinden tanıklık ediyoruz.
1972 yılında Diyarbakır’ın Melikahmet semtinde ve bu isimle kurulan takım, 1990 yılında Diyarbakır belediyesi tarafından satın alınıp sırayla “Diyarbakır Belediyespor”, “Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor”(1993), “Diyarbakır Büyükşehir Belediye DİSKİspor”(1999) sonra tekrar “Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor”(2010) isimleri ile devam etti.
2014 yılında nihayet, kulübün kongre kararı ile ismi Amedspor (Amed Sportif Faaliyetler Kulübü) olarak belirlendi. Bu yeni ismi ile oldukça tanınmaya, sadece Diyarbakır’da değil bütün bölgede ve Kürt dünyasında gittikçe popülerleşmeye başladı.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne 2018’de kayyım olarak atanan Cumali Atilla’nın, kulübün belediyeden destek alabilmesi için isminin değiştirilmesi gerektiğini, aksi taktirde belediyenin hiçbir yardım yapmayacağını beyan etmesi üzerine, Amed isminde olması muhtemel tereddüt de ortadan kalktı. Kürt inadı devreye girerek isminde ısrarcı olundu ve kayyım belediyelerinden hiçbir destek almadan yoluna devam etti. Böylece kayyım sayesinde(!), muhtemelen bir daha değişmemek üzere ismi Amed olarak kaldı.
Amatör ligden 3. Lig’e, 3. Lig’den de 2. Lig’e yükselen Amedspor, (Bu yazı yazılırken henüz matematiksel olarak kesinleşmiş olmasa da) çok büyük olasılıkla 1. Lig’e çıkma başarısı da gösterecek ve yıldızını daha da parlatacak.
Amedspor sembol, Bursaspor kümeye!
Gerek taraftar grupları, gerek futbolcu ve seyircilerinin maruz kaldığı sıradışı uygulamalar ile ve gerek dünya futbol tarihinde belki de rekor düzeyde aldığı “deplasman seyircisi yasağı” ile dikkatleri çeken kulüp, bu aralar sosyal medyadaki resmi hesapları ile de dikkat çekiyor.
Takımın resmi İnstagram hesabının takipçi sayısı bu satırlar yazılırken 478 bin idi ve bu oran Türkiye liglerinde mücadele eden yüzlerce takım arasında onu dördüncü sıraya koyuyor. Bu oranın ne kadar ciddi olduğunu anlamak için Türkiye’de dört büyükler (Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor) olarak anılan kulüplerden hemen sonra gelmiş olduğunu not etmemiz yeterli olur.
Amedspor, çeşitli vesilelerle sık sık gündeme gelse de 5 Mart 2023’te Bursa’da oynanan Bursaspor-Amedspor maçında yaşananlar kulübün bilinmesi açısından tarihi bir rol oynadı. Bursa stadını tıklım tıklım dolduran onbinlerce Bursasporlu taraftar maç boyunca Amedspor’lu oyuncalara hakaretler etmiş, sahaya yabancı maddeler atmış ve tehditlerde bulunmuştu.
Normal şartlar altında dünyanın neresinde olursa olsun iptal edilmesi gereken maç oynanmış, maçtan sonra da linçe uğrayan futbolcular soyunma odasında mahsur kalmıştı. Fakat bütün bunlardan daha önemlisi de, 90’lı yıllarda Kürtlere yönelik işlenen fail-i meçhul cinayetlerin sembol ismi Yeşil’in posteri ile beyaz Toros araba pankartı açılmıştı.
Futbol tribünlerine taşınan bu görsel linçin taşıdığı ağır duygusal şiddet ve saldırı Kürtlerin çoğunda infiale yol açmıştı. İşlenen sinsice cinayetlerin övgü unsuru olarak tribünlere taşınması ile yapılan bu ağır duygusal saldırı, Kürtlerin Amedspor’un etrafında daha fazla kenetlenmesini sağladı. Amedspor üzerinden inşa olunan sosyo-politik sembol pekişti, bu sosyo-politiğin sağladığı duygu birliği ortak takım taraftarlığına yönelerek takıma yönelik güçlü bir desteğe yol açtı. Bu kenetlenme kısa sürede sonuç vererek takımın birinci lige yükselmesine önayak oldu. (Kaderin cilvesine bakın ki Amedspor büyük ihtimal bir üst lige çıkarken, eşzamanlı olarak, Bursaspor’un da tarihi bir hezimet yaşayarak bir alt lige düşüşü kesinleşti.)
Amedspor’a uygulanan tazyik onu Kürtlerin ve genelde olup bitenlere insaf ve vicdan zemininde bakabilme becerisine sahip herkesin ilgi odağı haline getirmeye başladı. Toplumun her kesiminden, futbol ile hiçbir ilgisi olmayan binlerce insanın ilgisine mazhar oldu.
Savunma, rövanş ve ‘Herne pêş’
Diyarbakır’da oynadığı birçok maça büyük seyirci kitlelerini çekerek Kürt toplumunun travmatik acılarına karşı bir savunma ve rövanş sembolü olarak benimsenmeye başladı. Böylece Amedspor Kürt toplumu açısından iki zeminde güçlü bir sembolik temsiliyete sahip olmaya başladı:
Birincisi, yukarıda da ifade etmeye çalıştığımız gibi Kürt toplumunun yakın tarihinde yaşadığı acıların ürettiği refleksin bir kendini dışa vurma biçimi haline geldi.
İkincisi de gerek isminde gösterilen ısrar ile olsun (ve isminin Kürt sosyo-politik muhayyilesinde temsil ettiği karşılık) gerekse de her maçta seyircinin tempo tuttuğu “herne pêş” marşının bestesi ile de ortaya çıktığı; Kürt inkarcılığına karşı bir boy gösterisine alan açtı.
Böylece siyasal zeminin yetersiz ve baskılanmış durumu karşısında; canlı bir bünyede potansiyel bir alerjinin kaçınılmaz olarak bedenin bir bölgesinde kendini dışa vurması misali, futbol alanında kendini dışa vurmuş oldu.
Amedspor tribünleri ve taraftar grupları, sadece Kürt kimliğine karşı süregelen sosyo-politik saldırıya karşı bir boy gösterisine sahne olmuyor. Neredeyse sadece Amedspor tribünlerinde görebileceğimiz “herne pêş” tezahüratı dışında Kürtçe yazılar ve pankartlar, uyuşturucu karşıtı yazılar, yüksek kadın seyirci oranı, Mor Barikat isimli kadın taraftar grupları, yeşil–sarı–kırmızı renkler ve tabii ki polis gücünün çokluğu da dikkat çekici.
Hayali yeter!
Modern zamanların tartışmasız en büyük şov dünyası futboldur. Futbola yapılan yatırımlar ve futbolda dönen sermaye akıl almaz boyutlarda. Onun bu özelliği, Türkiye’de kurumlaşmış faşizmin Amed ismine duyduğu öfkeyi sürekli dışa vurdu ve vurmaya devam ediyor.
Her ne kadar Amed’den önce de Diyarbakır takımları gittikleri batı deplasmanlarında sürekli öfkeye, “teröristler dışarı, bölücüler dışarı” (en ağza alınabilir olanlarını yazdım!) gibi sloganlara maruz kalıyorlardıysa da Amed ismine gösterilen tepki şüphesiz daha yoğun oldu. Diyarbakır ismine karşı duyulan hazımsızlığa karşı “Kürt inadı” Amed ismini bayraklaştırdı ve keza kayyım siyasetiyle belediye gibi kamusal bir unsurun yardımından maruz kaldığı halde, aynı inatla kendi imkânlarıyla tarihi bir sportif başarıya imza atmış oldu.
Bu emsalsiz şov dünyasında tazyik yedikçe tam da tazyik yediği alandan daha da güçlü, daha da altı çizilmiş ve vurgulanmış olarak çıkan Amedspor’un geleceğini tahmin etmek zor. Şimdilik sadece hayal olarak, Amedspor’un Süper Lig’e çıktığını, Avrupa müsabakalarında oynamaya hak kazandığını ve mesela Avrupa kentlerinde oynadığı maçlarda ortaya çıkacak tribün profilinin Türk efkar-ı umûmiyesi için hatırı sayılır huzursuzluklar üreteceğini düşünebiliriz.
Evet, şu zamanlar hepimiz bir futbol efsanesinin gelişimine tanıklık ediyoruz. Şüphesiz sportif başarılar geldikçe Amedspor’un kimliği daha da fazla beslenecek. Hele de Süper Lig’e çıkar, Avrupa maçlarında oynama hakkını kazanır ve böylece uluslararası müsabakalarda boy gösterirse o zaman dünyaca bilinen bir efsaneye dönüşmüş olacaktır.
Belki o zaman Amedspor’un kendine ait bir stadı olur (şu an maçlarını İl Gençlik ve Spor Müdürlüğü’ne bağlı statta oynuyor) ve stada da şöyle yazılmış olur:
“Ji kulûbek zêdetir!” (Bir takımdan fazlası)
*Sosyolog