Tarık Ziya Ekinci’nin ardından…

ERDOĞAN AYDIN

FOTOĞRAF: ÖZCAN YAMAN

Sosyalizm ve demokrasi mücadelesinin bizden önceki kuşaklarından yeterince öğrenebiliyor muyuz ve onlara olan borcumuzu yeterince ödeyebiliyor muyuz; yanımızdan ayrılmaması gereken sorular …

Emekle, özveriyle, kavgayla, dirençle, inatla, bilinçle didinmiş büyüklerimiz onlar. Bizim başlama dayanaklarımızın da oluşturucuları, bedel ödemiş, irade göstermiş, ama bizi bırakıp gitmemiş, aynı zamanda yaşamlarının bütününde bize yoldaşlık etmiş büyüklerimiz…

Bunlardan bazıları daha da büyük harfle, daha büyük bir özenle anılmayı hakediyor. Tarık Ziya Ekinci ağabeyimiz bunlardan biri. Hayatın her dönemecinde kendini ayakta tutmayı bilmiş, hayatının her dönemecinde ‘ne yapmalı?’ sorusunu kendine kılavuz etmiş büyüğümüz.

Farklı yollardan yürüyüp birbirimize dair bazen ölçüyü de aşan eleştirilerde bulunduysak da, gerçekte aynı güzel yarınlar için, “aynı ekmek ve hürriyet” için çarpan yüreklerin sahipleriydik. Emeğin ve demokrasinin düşmanları, tam da bu bilinçle saldırdı hepimize.

Tarık Ziya Ekinci bizim yol açıcılarımızdan biri olarak yaşadı hayatını. Musa Anter’in ifadesiyle hayatı, sıfırın çok altına itilmiş dehlizlerinden çıkarıp sıfır noktasına getirme, bize sıçrayacak zeminler yaratmanın hamallarından, düşünürlerinden, kuzey yıldızlarından biri oldu.

Dünkü önyargılarımızı aşmayı, daha geniş bir yerden bakmayı öğretenlerdendi Ekinci.

***

Tarık ağabey sosyalizmin de kimliğiyle eşit ve özgür yaşama hakkının da diz çökertilmeye çalışıldığı bir tarihte umudu büyütmeye “ya bir yol bulma veya bir yol açma” iradesinin emektârlarından biriydi.

Kendisinin ifadesiyle 1926 Şubatında başlayan hayatı, Cumhuriyet Türkiye’sinin, içine doğduğu coğrafya üzerinde ameliyat üzerine ameliyat yaptığı, Pir Sultan’ın deyimiyle, “bir taş oynamasın yerli yerinden deyu bizi asarlar” günleriydi.

Cumhuriyet, başta emekçiler olmak üzere Türk halkı için de bir cumhuriyet olmamıştı gerçi, ama Tarık Ziya Ekinci’nin içine doğduğu coğrafyası için, resmi raporlarda da belirtildiği gibi kolonizasyon olmuştu. Onun çocukluğunu ve gençliğini Takrir-i Sükûn, Şark Islahat Planı, Mecburi İskân Yasası, tedip, tenkil, asimilasyon belirlemişti.

Umut ve özgürlük, 1960’ların başında işçi tulumuyla sosyalizm için mücadele olarak geldiğinde, Ekinci de boylu boyunca bu mücadelenin içinde saf tuttu.

Türkiye İşçi Partisi’nin Kürt illerindeki örgütlenmesini başlatan ve yaygınlaştıranların başını çekenlerden olduğu gibi, 1963 yerel seçimlerinde Diyarbakır Belediye Başkan adayı olmuş, 1965 seçimlerinde de Diyarbakır’dan TİP milletvekili seçilmişti.

Bir yandan Kürt aydınlanmasında kritik bir önem taşıyan Doğu Mitinglerinin örgütlenmesinde yer almış, diğer yandan da kendi partisinin Kemalist etkileri aşmasında, çok kimlikli bir ülkede sosyalizm mücadelesi yürütmenin anlamına uygun bir dönüşüm hattına girmesinde etkin rol üstlenenlerden biri oldu.

Türkiye İşçi Partisi’nin 1970 yılında yapılan 4. Büyük Kongre’sinde, Kürt sorununa ilişkin ciddi bir açılımın yapılmasını sağlayan sosyalist Kürt aydınlarından biriydi. Deyim uygunsa 60’lı yıllar sosyalist atılımının “Türk” olmayı aşarak “Türkiye” olmasında, sosyalizm mücadelesinin enternasyonalist bir hatta yükselmesinden katkı koymuş sosyalistlerden biri de oydu.

***

Türkiyeli sosyalistlerin kaderi olan öğeler, yani takibat, sürgün, işkence, hapis, onun da hayatının doğal parçası oldu; ama daha ötesi, kardeşi Avukat Yusuf Ekinci’yi, 6 Haziran 2011’deki kontrgerilla cinayetiyle kaybetmesi oldu.

Sevgili Tarık Ziya Ekinci ağabeyimiz, Türkiye sosyalizm ve demokrasi mücadelesi seni unutmayacaktır.

Işıklar yoldaşın olsun.