ROHAT ALAKOM / (Çeviren: Sedat Karakaş)
Reşîdê Kurd (1910-1968) yaşamı boyunca birçok eziyet, işkence, baskı, zorluk görmüş Kürt yazarlarındandır. Aynı zamanda bir Kürt politikacı olarak da tanınmıştır. Bir süre önce, kimi eski Sovyet Kürt kaynaklarında Reşîdê Kurd´un Ermenistan´da yayınlanan birkaç yazı ve fotoğrafına rastlamıştım. Bu kaynaklar arasında bulunan ve 1990´da yayınlanmış Reşîdê Kurd’a dair bir yazı çok ilgimi çekti. Egîtê Xudo tarafından yazılan yazı Rêya Teze´de de yayınlanmış. Gazete emekçisi yazar Egîtê Xudo, tarihçi Şekroyê Xudo´nun kardeşidir. Aslında anılarından oluşan bu yazıda, 1966 yılında Reşîdê Kurd ile geçirdiği Erîvan günlerinden sözediyor Egîtê Xudo.[1]
Yazıda adı “Reşîd Kurd” olarak yer almış. Anlıyoruz ki, Reşîdê Kurd Ermenistan Komünist Partisi´nin misafiri olarak Erivan´a gelmiş ve iki hafta kadar kalmış. Erîvan´da kaldığı sürede de parti, kendisine yardımcı olmak ve mihmandarlık yapmak üzere Egitê Xudo´yu görevlendirmiş. Egîtê Xudo, 24 yıl sonra o günlere dönüyor ve anılarını 1990 yılında Rêya Teze´de yayınlıyor .[2] Bilindiği gibi, “yeniden yapılanma” ve “açıklık” sürecinde ifade özgürlüğü alanında bir rahatlama ve serbestlik dönemi başladı.[3] Artık herkes görüşlerini açıkça ortaya koymaya başladı. Bu, Egîtê Xudo´nun Kürdistanlı bu Kürtle ilgili bu yazısında da görülüyor. Egîtê Xudo, Reşîdê Kurd´un söz konusu konukluğunun gizlilik koşullarında geçtiğini belirtiyor. Çok faza insanla görüşemediklerini, her yeri dolaşamadıklarını yazıyor. Egîtê Xudo´nun yazısı dikkatle okunduğunda, satır aralarında bu korku ve endişenin izleri görülebiliyor. Örneğin bu, Reşîd ve Egît´in Ahmed adlı bir Kürtle görüşmelerinde de gözlemlenebiliyor. Benzer yakınma ve şikayetler, döndükten sonra Egîtê Xudo´ya gönderdiği bir mektupta da görülüyor.
Reşîdê Kurd, Erîvan´da kaldığı süre içerisinde aydın, yazar ve ünlü Kürtlerle görüşüyor. Paylaştığımız birkaç fotoğraf, bu görüşmelerin tanıklığını yapıyor. Rêya Teze bürosunda çekilen bir fotoğrafta, gazete sorumlusu Mîroyê Esed ve bir grup gazete çalışanıyla görülüyor. O dönemde Reşîdê Kurd´un iki şiiri Rêya Teze´nin bir sayısında yayınlanıyor: “Bextîyarim, Rêya Azadan (Bahtiyarım ve Özgürlerin Yolu).[4] Şiirlerin üstünde gazetenin şu notu yer alıyor: “Bugün gazetemizde Suriyeli ilerici Kürt yazar Reşîdê Kurd´un birkaç şiirini yayınlıyoruz”. Egîto Xudo, yukarıda sözünü ettiğimiz yazısının başlığını da “Bahtiyarım, bahtiyarım, çünkü proleterim” olarak belirlemiş. Okurların bu anıları eksiksiz öğrenebilmeleri açısından, Egîtê Xudo´nun yazısının tamamını, Kürtçesine dokunmadan Latin alfabesine aktardık:
‘Bahtiyarım, bahtiyarım, çünkü proleterim’
Bu iki dize, 1966 yılında Ermenistan Cumhuriyeti´nin konuğu olan, halkının özgürlüğüne adanmış Suriyeli bir Kürt şaire ait.
Sonbahardı, Ermenistan´ın dolu dolu güzel sonbaharı. EKP Merkez Komitesi, iki hafta süresince Kürt komünist şaire mihmandarlık yapma görevini bana verdi. Ermenistan´ı, cumhuriyetimizin farklı bölgelerinde yaşayan toplumumuzu tanıtma görevini…
Reşîd Kurd kimdi? Şiirinde de belirttiği gibi, gerçekten de proleterdi. Aktif politik mücadelesi nedeniyle yıllarca Suriye zindanlarında tutuldu. Kendi deyimiyle, eşi ve çocukları yokluklar içinde yaşadılar. Suriye Komünist Partisi´nin talebi üzerine Ermenistan´a gelmişti. Bana ayrıca şunları söylemişti: “Uzun bir süreden beri Ermenistan´a gelmeyi, buradaki halkımızı görmeyi istiyordum.”
Reşîd Kurd´un gelişinin neden gizli tutulduğunu ve onu kendi seçtiğim yerlere götürmeme neden izin verilmediğini bilmiyorum. Günlük gezi programımız hazır olarak bize veriliyordu ve program dışında bir yere gitmemize izin verilmiyordu. Cumhuriyetimizin coğrafyasına, doğasına hayran kalmıştı. Sorular soruyor, herşeyi öğrenmek istiyor, gezmeye doyamıyordu.
Reşîd Kurd uzak görüşlüydü, zengin bir bilgi birikimine sahipti. Güzel ve zengin bir Kurmanciyle konuşuyordu. Yaşına rağmen (o dönem 60 yaş dolayındaydı) hareketleri gayet canlı ve diriydi. Yüksek bir kültüre sahipti, dilinde sürekli halkı ve o dönemde Irak´ta yayılarak süren halkının savaşı vardı. Özlemi, cumhuriyetimizde yaşayan Kürt vatandaşlarla bir araya gelmek, onlarla sohbet etmekti. Hal ve hareketleriyle sade bir insandı, halkının tarihini, gelenek-göreneklerini, sözlü edebiyatını iyi biliyordu. Erivan´daki Kürt entellüektelleriyle bir araya geldiğinde Kürt halkının ulusal özgürlük mücadelesinin yaşadığı sorunlara dair uzun uzun konuşuyordu. Konu din meselesi olduğunda ise şöyle diyordu: “Ah, bu din… Bilmemiz gerekir ki, gerçek anlamda inançlı ve saf Kürtler Êzdîlerdir. Bizim saf ve temiz ulusal değerlerimizi koruyanlar onlardır. Onlardan kopartıldık, Müslümanlığı zorla kabul ettik…”
Elimizdeki programa göre, bir gün Kanakar´a, müze haline getirilen Xaçatûr Abovyan´ın evine gidecektik. Gitmeden önce Reşîd ağabeye Abovyan´ın kim olduğunu, toplumumuz hakkında neler yazdığını anlattım. Herkes, herşey hakkında ayrıntılı bilgiler edinmek isteyen bir karaktere sahipti. Ermeni aydını Xaçatûr Abovyan´ın halkımız, geleneklerimiz, değerlerimiz hakkında çokça eseri olduğunu aktardığımda, sabredemedi, bir an önce onun müze-evini görmek istedi. Ancak maalesef bu gerçekleşmedi, zira oraya ulaştığımızda, binadaki restorasyon çalışmaları nedeniyle müze bir süreliğine kapatılmıştı. Otomobilimizi de geri yollamış, şoföre bir saat sonra gelip bizi almasını söylemiştik.
– Ne yapalım Reşîd ağabey, diye sordum.
– Ne yapacağız… En iyisi Kanakar´da dolaşalım, Abovyan´ın dolaştığı, çocukluk ve gençliğini geçirdiği dağları gözlemleyelim…
Kanakar´ın dar sokaklarından birinden yukarı doğru çıktık. Reşîd Kurd´un bir anda hızlanıp beni geçtiğini ve birine seslendiğini gördüm:
– Hey, durur musun lütfen.
Kafasında papağıyla bir Kürt bir anda karşımıza çıktı ve yukarı doğru yöneldi. Yüreğime bir korku düştü; bu kim acaba, Reşîd Ağabey ona ne söyleyecek? Zira, tanımadığı kişilerle konuşmaması, her yere gitmemesi konusunda beni uyarmışlardı. Adam, biz yanına ulaşıncaya dek durup bekledi. Reşîd selam verdi ve sordu:
– Kürt müsün?
– Evet, diye yanıtladı adam. Sonra geleneksel biçimde selamlaştılar. Ardından Reşîd adamın kolundan tuttu, evin önünde bulunan uzun tahta bir banka oturttu, kendisi de yanına oturdu.
Tüm bunlar öyle hızlı bir şekilde cereyan etti ki, tanımadığımız bu adamın kim ve nereli olduğunu öğrenme fırsatım olmadı.
Reşîd sordu:
– Adın nedir amcaoğlu?
– Adım Ahmed, ama sen kimsin, kusura bakma, seni tanımıyorum.
– Benim adım Reşîd, Suriye Kürdistanı´ndanım.
Ahmed´e, Reşîd Kurd´un kim olduğunu söyledim, bir taraftan da kaş-göz ve el hareketleriyle sözü fazla uzatmaması konusunda telkinde bulundum. Bir süre birbirlerine sorular sordular, ardından Reşîd bir anda sordu:
– Ahmed kardeş, Barzanî´yi tanıyor musun?
– Neden tanımayayım.
Ahmed gururla devam etti:
– Kürdistan´ı özgürleştirmek için ordusuyla birlikte savaşıyor.
– Eğer gerekli olursa, ona yardıma gider misin?
Ne ben, ne Ahmed böyle bir şeyi beklemiyorduk. Ahmed bir süre düşündü, gözlerimize baktı. Yüreğimde bir korku vardı; Ahmed ne söyleyecekti acaba?
– Reşîd kardeş, doğrudur, dîn ve inanç olarak onlarla farklıyız, ancak nasıl denir, bir babanın çocuklarıyız, gün onurumuzu koruma günüdür, böylesi var veya yok olma günlerinde birbirimizin yanında olmak zorundayız.
Bu laf üzerine Reşîd´in gözleri gurur ve mutlukla ışıldadı ve bir kez daha Ahmed´e sordu:
– Siz, bu ülkenin Kürtleri nasıl yaşıyorsunuz, kimse size zorbalık yapıyor mu?
– Sen sağol Reşîd kardeş, şükür bir eksiğimiz yok, kim bize bir şey diyebilir, bu ülkede hepimiz her açıdan eşitiz. Yalnızca sürülerimiz için otlak yok… Roma Reş (Kara Rom) topraklarımızı işgal etmiş, yerimiz dardır…
Ahmed´in bu sözü üzerine, Reşîd Kurd yüksek sesle ve yürekten güldü, kolunu Ahmed´in boynuna doladı ve onu kucakladı.
Konuşmalarımız süresince bir saatin nasıl geçtiğini anlayamadık, bir anda otomobilimizin önümüzde durduğunu farkettik.
Vedalaşma sırasında Ahmed, birkaç kez Reşîd´i ve beni evine davet etti. Ancak, her ne kadar Reşîd, Ahmed´in sohbetine doyamasa ve içtenlikle gitmeyi istese de, anlaşılabilir nedenle evine gidemezdik. Ne yazık ki o gün Ahmed´in babasının adını sorma fırsatını bulamadım, yalnızca Emo (şimdiki Zovûnî) köyünden olduğunu söyledi.
Dönüş tarihinden bir gün önce Ermenistan Komünist Partisi MK İkinci Sekreteri G. A. Têr Gazaryans bizi kabul etti. Reşîd Kurd, Merkez Komitesi Sekreteri´ne, böylesi yüksek derecede bir kabul nedeniyle yürekten teşekkür etti ve Ahmed ile karşılaşması ile ilgili bilgi verdi. Gêorgî Artaşêsovîç, cumhuriyetin Kürt vatandaşlarının tek şikayetinin hayvanları için yeterince otlak olmadığından duyduğu memnuniyeti dile getirdi…
Gittikten bir ay sonra Reşîd Kurd, Amûdê şehrinden bana yolladığı mektupta, benim Çêka[5] çalışanı olduğumu düşündüğünden ve birlikte dolaştığımız 14-15 gün boyunca birçok gerçeği kendisine söylemememden dolayı çok üzüldüğünü yazdı…
İki yıl sonrasında ise vefat ettiğini öğrendik.
(Egîtê Xudo, Rya Teze, 4/12 1990)
* Rohat Alakom’un gazete duvar’da yayınlanmış Kürtçe yazısından çevrildi. (https://www.gazeteduvar.com.tr/reside-kurd-li-rewane-1966-haber-1556842)
[1]Bu kaynakta Reşîdê Kurd´un Erivan´da yaşadığı yıl yanlışlıkla 1967 olarak yer almış: Reşîdê Kurd, Karwan-Helbestên neçapkirî (Yayınlanmamış şiirler), Komela Jinên Kurdistanê Yayınları, Stockholm, 1991 (Amed ve Zîn´ín yardımlarıyla hazırlanmış), sayfa 17.
[2] Egîtê Xudo “Bextîyarim, bextîyarim, çimkî ez prolêtarim (Bahtiyarım, bahtiyarım, çünkü proleterim)”, Rya Teze, 4/12 1990.
[3] Bu kavramlar Rêya Teze tarafından 1989-1991 yıllarında “daçêkirin” (prestroyka) ve “eşkeretî” (glasnost) olarak kullanılmış.
[4] Reşîd Kurd, Bextîyarim (Bahtiyarım), Rêya Azadan (Özgürlerin Yolu) (Rêya Teze, 27/10 1966)
[5] 1917 yılında Sovyetler´de kurulan istihbarat örgütü.