YÜKSEL GENÇ
Bazı olaylar başladığı gibi bitmez, başlangıç nedenlerinden başka, kendinden müstakil olmayan sonuçlar doğrurur. Bazı olaylar doğduğu ücralıktan öyle bir çıkıp tüm ülkenin parçası olur ki şaşar kalırsınız. Hatta bir kişinin öyküsüne değil bir toplumun öyküsüne, bir ailenin krizine değil bir ülkenin krizine tüm çıplaklığı ile ayna tutar.
Narin Güran cinayeti tam da bu nitelikleri taşıyan bir cinayet olarak girdi gündelik hayatlarımıza.
21 Ağustos 2024’e kadar Diyarbakırda az sayıda insanın bildiği bir köy olan Tavşantepe, o günden sonra günlerce ülke gündeminden düşmeyen, milyonların bildiği bir köy oluverdi. Ne var ki bu ünü kötü bir örneğe borçluydu. Narin Güran adlı 8 yaşında bir kız çocuğunun kaybolması ile gündeme gelen köy, Narin aranırken herkesin gözünde adeta içerik değiştirdi. Narin’in cansız bedeni bulunduğunda ise artık ne Narin kayıp bir küçük kız, ne Tavşantepe bir köy, ne de Narin’in ailesi acılı mağdur bir aile idi. Bir kişisel trajedi herkesin gözleri önünde bir ülkenin çürümüş krizli trajedisinin fotoğrafına dönüvermişti.
Bir küçük kızın kaybından etnik ayrımcılıklar, sınıfsal aşağılamalar, inançsal hesaplar histerisine kapılan koca bir toplum; sosyal, görsel ve yazılı medya üzerinden tam bir sosyal, siyasal, kriminal pornografinin tuzağında debelenip durdu. Küçük bir kızın hikâyesi üzerinden kocaman bir ülkenin kocaman insanları adeta tüm kötülüklerini temize çekmeye kalktı.
Narin’in bulunması için ortaya konan toplumsal ısrarın ve samimi çabanın sahiplerini azade ederek söyleyecek olursam; 90 haneli küçücük köy bir anda milyonların sirkine döndü.
Narin’in kaybedilmesi ve öldürülmüş olması kadar ve hatta çok daha vahim bir toplumsal çürümenin tüm verileri ile salınan ülkede, arama süreci boyunca yaşananlar, cansız bedenin bulunması ardından olanlar, Narin’in Tavşantepe köyünde katledilen küçük bir kız olma vasfını, sıradan ve algılanabilir nedenlere dayanan bir cinayetin kurbanı olma olasılığını yitirmesine neden oldu.
Son olarak kabul edilen iddianame ise bu vasfı ve olasılığı Narin’e iade etmeyi başaramadı.
‘Yok yok’lar iddianamesi!
Uzun yıllardır devlete yakınlığı ile bilinen ve güvenlik tedbirlerinin en üst düzeyde olduğu köylerden olan Tavşantepe’de; Narin’in aranma sürecinden itibaren yaşanan hukuki ve idari skandallar, hedef şaşırtmalar, dezenformasyonlar, delilleri karartacak ne çok şey varsa hepsinin rahatlıkla yaşanmış olması, göz yumulanlar, es geçilenler… vs. düşünüldüğünde zaten Narin cinayetine sıradan kalma şansı tanınmayacaktı.
Peki neden böyle oldu? Belki de aile içi gayri ahlakiliği deşifre etmesinden korkularak işlenmiş bir çocuk cinayeti neden böyle bir hâl aldı? Kim, neyi gizledi? Kim, hangi ilişkileri devreye koydu da bu hâle geldi? Küçücük bir çocuğun trajik biçimde son bulmuş hayatından daha çok sakınılacak olan neydi ki bu süreçte?
Bu sorular hâlâ ve ne yazık ki yanıtlanabilmiş değil. Sadece bu sorular mı? Hayır! Mesela kim öldürdü Narin’i? Niçin öldürdü? Nasıl öldürdü? Ortaya çıkan iddianameye rağmen bunlar da net değil. Ortada maktül var ama faili yok! Ortada bir ceset var ama ‘neden ve nasıl’ı yok!
İddianame; amca Salim Güran’ın, anne Yüksel Güran’ın, abi Enes Güran’ın ve “itirafçı” komşu Nevzat Bahtiyar’ın “ortak iştirakla” öldürmekten yargılanmalarını istiyor. Ama bu kötülüğü kimin yaptığını tam olarak tespit edemiyor. Bir sürü şüpheden yola çıkarak faile ulaşmayı deniyor ama kanıttan faile, sanığa gidecek yollar yok iddianamede. Açık kanıt yok, neden yaptıkları, nasıl yaptıkları yok!
Oysa “Şüpheden sanık faydalanır” ilkesini bilmiyor mu savcı? Elbette biliyor… Haftalar içinde 18 sayfalık bir iddianame ile şüpheden sanıklar yaratmış, neden ve nasılına yanıt bulamamış bir iddianamenin yargılaması adaleti getirir mi? Hiç sanmıyorum.
Bu cinayet neden politiktir?
Tüm yaşananlar ışığında, Narin cinayeti belki de son yılların “politik cinayet” olarak değerlendirilme vasfını en çok taşıyan cinayetlerinden oluyor. Üstelik bu vasfı kazanmasının nedeni “kadın cinayetleri politiktir” hakikati ile ilgili de değil.
Bu cinayet herhangi kişisel bir nedenle ve müstakil beklentilerle işlenmiş olsa bile, aranma sürecinden itibaren yaşananlarla “politik cinayet” olarak kabul edilmeyi hak eden bir cinayet de oluyor. Herşeyin Gabriel García Márquez’in ünlü eseri “Kırmızı Pazartesi”sisini andırdığı gelişmeler içinde Narin cinayeti onu aşıp politikleşiyor.
Evet, Narin cinayeti aslında ve artık politik bir cinayettir!
Politik cinayetlerin en önemli özelliği, toplumsal hayata derin etkileri olabilen bir siyasal müdahale aracı olmalarıdır. Narin cinayetinin tartışılma biçimi ve yol açtığı toplumsal travma hâli de bu müdahalenin bir yönü olarak okunabilecekken, sonrasındaki gelişmeler ve iddianame diğer yönü olarak okunmayı hak ediyor.
Cinayetlerin “politik” olmasını sağlayan şey sadece politik amaçlarla işlenmiş olmaları değildir. Yol açtığı sonuçlar bakımından da böyledir. Politik cinayetlerde hukuk dışılık veya yasa dışılık durumu, sistemsel ilişkileri nedeniyle genellikle sorgulanmıyor. Dahası, sorgulanmaması gerektiği yönünde adeta bir mutabakat oluşturulmaya çalışılıyor. Narin cinayetinde işin sistemle ilişkili yanının ancak çok az bir kesim tarafından ve sınırlı biçimde sorgulanabilmiş olması, politik cinayet vasfıyla uyumlu görünüyor.
Öte yandan bir cinayete politik cinayet demek için alışılagelen özelliklerin başında o cinayetin politik bir saikle işlenmiş olması geliyor. Biz Narin cinayetinde iddianameye rağmen hâlâ nedeni/saiki bilmesek de politik cinayetlerin en belirgin özelliklerinden biri de faile, nedene ve nasılına ulaşılmaması, ulaşılmak istenmemesidir. Bu cinayette olanlardan biri tam olarak bu!
Yine bu tür vakalarda idari ve adli kolluk ayrımı içerisinde biri kamu düzenini sağlarken diğerinin delilleri toplaması, karartmayı önlemesi gerekir. Politik cinayetlerde ise bu süreç planlandığı gibi işletilmez. Deliller karartılır ya da delillere erişilmez.
Narin’in kaybedildiği duyulduğu andan itibaren yapılan arama işlemleri ve delil toplama süreçlerini hatırlayın; Kollukla ve devletle bu denli iç içe ve güvenlikli bir köy olan Tavşantepe gibi bir yerde, çocuğun kaçırılıp kaçırılmadığını öğrenmek birkaç saatlik bir iş iken, günlerce çocuğu katlettiği söylenenler öncülüğünde profesyonel arama tarama çalışmaları yapıldı! Bu sürede telefon mesaj ve aramaların temizlenmesi, cesedin delilleri yok edecek kadar uzun süre hemen köyün yanı başındaki derede kalmasının sağlanması, tüm köylülerin suskunluk yasasına uyarcasına bu yanıltma operasyonunun bir parçası olarak hareket edebilmesi, cesedin ancak 19’uncu günde bulunmuş olması, ilk ölüm olasılığının ardından aile fertleri ve köylülere şüpheli muamelesi yapılmaması, basın yasağına rağmen gözaltı ve savcılık ifadelerinin iktidarın ilgili bakanlığına anında verilmesi, bu ifadelerin yandaş medyada tutanak biçiminde yayınlanması ve böylece asıl faillerin korunmasına ya da ortak/benzer ifadelerle çelişkiye düşmelerinin önlenmesine yol açabilecek gelişmeler, hepsi ama hepsi politik cinayetlerde rastlanılan bir durumdur.
İkincisi, politik cinayetlerde genellikle ortada suç vardır, ceset de çoğu kez vardır ancak genellikle fail yoktur. Bazen fail de bulunur ama yargılama sonunda ceza yoktur! Yani cezasızlık bunların bir sonucu olarak ortaya çıkar. Narin vakasında suç var, ceset var, failler ise şüpheye dayalı olarak işaretlenmiş durumda; çünkü açık somut deliller yok. Süreç boyunca yaşananlar, bu davanın da hak edilen cezalarla gerçek faillere uzanmayacağına dair güçlü şüpheler oluşturmuş durumda ne yazık ki.
Öncesi bilinmese de sonrası politik
Üçüncüsü, politik nedenlerle olmasa da politik ilişkiler nedeni ile failin korunması ya da ‘neden ve nasıl’ın gizlenmesi de politik cinayetlerde rastlanılan bir durumdur. Hatırlayalım Narin’in cansız bedeni bulunmadan bir kaç gün önce, ailenin etkili isimlerinden, köyün muhtarı olan ve cinayetin baş şüphelisi amca Salim Güran sorguda iken, AKP milletvekili Galip Ensarioğlu bir anda çıktı ve “Bazen bilip söylemememiz gereken şeyler var…Yani aileyle benim 40 yıllık dostluğum var. Ailenin tüm bireylerini hemen hemen gençler hariç tanırız…” deyiverdi.
Ayrıca Narin’in arandığı ilk zamanlardan itibaren çevre köylülerden “bu iş çözülmez, çünkü aile devletle, AKP ve HÜDAPAR ile ilşkili” sözlerini çokça duymuştuk. İşte bu çevre köylerinin süpekülasyonlarını adeta doğrulamak istercesine, Ensarioğlu aile ile kendisinin ve partisinin bağını, aileyi korumak istercesine ifşa etti ve belki de soruşturma sürecini etkileme çabası içine girdi. Aynı zaman dilimi içinde HÜDAPAR yöneticileri ve çevresi de garip, kendilerini ilişkilendirmek isteyen süpekülasyonları doğrulamak istercesine sosyal medya kampanyalarına başladı. Bir yerden düğmeye basılmış gibi! Ardından gözaltı tutanaklarının AKP’li Bakan’a aktarılması, iktidara yakın medyada gizlilik kararı iç edilircesine sorgu tutanaklarının çarşaf çarşaf yayınlanması, olayın sorumlulularının tedbir almasının sağlanması, cinayetin artık bir politik cinayet olarak değerlendirilmesini zorunlu kıldı. Öte yandan Güran ailesinin kamuoyundaki tartışmalara ilişkin yayınladığı, daha önce HÜDAPAR’lı kimi isimlerin yaptığı açıklamalar ile parelellik taşıyan “Koca bir ailenin karalanmasını bir takım dış güçler ve onların yerli uzantılarına bağlamaktayız. Aile fertlerimizin bir kısmının yaşadığı Tavşantepe Mahallesinin stratejik ve coğrafi konumu da ayrı bir etkendir.”ifadelerini içeren mesajları da ‘politik’ bir boyutun bu cinayetin içine nasıl dahil olduğunu göstermektedir.
Günün sonunda, politik cinayetler tarihinde pek de rastlanmayan bir örnek elde kalıyor; öncesi bilinmese de sonrası muhakkak olan buz gibi bir politik cinayet vakası! Narin cinayetinin diğer politik cinayetlerdeki cezasızlık zırhına çarpmaması, diğer politik cinayetlerde rastlanan hakikati örten örtüye kurban olmaması için açık ki daha çok çaba harcamak gerekiyor.